BBC televizyonu haber spikeri Joanna Gosling, canlı yayında kameralara telefonu ile oynarken yakalandı.
Gosling’in kameralara yakalandığı görüntülerin videosu sosyal medyada büyük ilgi gördü.
Köklü yayıncı kuruluş haber bülteni jeneriğini döndürüp, canlı-yayına başlamıştı. Hatta aktüel kamera mahir haber spikerine odaklanmıştı bile. Ne ki ; özellikle İngiltere haberleriye öne çıkan mahir televizyon haber spikeri, yayıncı, gazeteci ve yazar Joanna Marie Mussett Gosling durumdan bihaberdi. Kuvvetle muhtemel gözü akıllı telefonunda ama kulağı reji yönetiminden gelecek ‘Başladık‘ uyarısındaydı.
Elbette bu aslında onun değil, onu bu durumda bırakan televizyon mutfağındaki teknik sorumluların hatasıydı…
30 yaşındaki Christina Torino-Benton, Montreal’deki bir kilisede yapılan tören sırasında rahip konuşurken ağlayan kızı Gemma’yı emzirerek susturdu.
Benton, kızını emzirme konusunda asla “sırası değil” gibi bir yaklaşım içinde olmayı düşünmediğini söyledi.
Christina Torino-Benton kızının sıcak havada uykusuz kaldığını ve bir anne olarak yapması gereken ne ise tam da onu yaptığını anlattı.
Torino-Benton’ın Facebook‘ta paylaştığı bu fotoğraf binlerce beğeni aldı.
Daha sonra bir çok kadın, gelinlikleriyle bebeklerini emzirirken çekilmiş fotoğraflarını paylaştı.
Benton, Facebook’tan gelen destek mesajlarından çok etkilendiğini, kilisede çocuk emzirmeye tepki gösteren yorumları ise oldukça yadırgadığını söyledi,
“Tanrının bana verdiği bir bebeği emzirmekten daha doğal ne olabilir ki?” dedi.
BuzzFeedNews’in Orta Doğu muhabiri Borzou Daragahi, konuyla ilgili; “Bazı i*ne taksiciler İstanbul havalimanındaki bombalı saldırıdan eve götürmek için 100 dolar talep etti, normalde 20 dolar. Çıkmaza düşmüş insanları kullanıyorlar” şeklinde tweet attı.
atatürk havalimanı’nda taksiler kişi başı 100 liradan yolcu taşıyor ve sadece yabancı turistleri alıyorlar. pic.twitter.com/nxw4ZAZAJ6
CNN Türk kameramanı Ahmet Akpolat da “Atatürk Havalimanı’nda taksiler kişi başı 100 liradan yolcu taşıyor ve sadece yabancı turistleri alıyorlar” bilgisini verdi.
Taksicilerin böyle bir trajediyi fırsata çevirmek için seferber olması akılları karıştırdı ve mide bulandırdı.
Her türlü konu ve kavram hakkında, kayıtlı yazarların yorumlarını içeren katılımcı sözlük tarzında ağ sayfası Ekşi Sözlük’teki konuya ilişkin içerikleri okumak için:
Atatürk Havalimanı’da gerçekleşen patlamada onlarca şehit varken; TRT Haber, haberi ayrıntılarıyla vermek yerine Yiğit Bulut’un yayınına devam etti.
Atatürk Havalimanı’nda 36 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı saldırıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Yiğit Bulut, patlamayla ilgili haberlerin “Büyütülmemesi” gerektiğini söyledi.
Patlama sonrası yayın akışını değiştirmeyen TRT Haber, ayrıntıları vermek yerine Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı’nın program yayınına devam etti.
Erdoğan’ın Başdanışmanı, canlı yayın sırasında bazı kanalların patlama ile ilgili haberleri “Büyütmemesi gerektiğini” söyledi. Aynı zamanda patlamayı İsrail ve Rusya ile olan anlaşmayı engellemeye yönelik olduğunu da iddia etti.
Başdanışman, patlamayı haber yapan gazetecilere de “Patlama haberlerini yapmak, bu haberi abartmak, yalan haber yapmak boyunuzu mu büyütüyor?” diye çıkıştı.
Alman radyolog Carl Tanzler, 1933’te çalıştığı hastaneye gelen tüberküloz hastası Elena De Hoyos’a aşık olur. Hoyos, Tanzler’in aşkına rağmen hastalığı sırasında başka biriyle evlenir, bir de bebek düşürür. Sağ olduğu müddetçe Tanzler’e karşılık vermez ve iki yıllık verem tedavinin sonunda ölür. Zaten esas hikâye de bundan burada başlar!
“Rüyalarımda benimle konuşan genç kadın işte buydu!”
Carl Tanzler, bir insanın hissedebileceği duygu yoğunluğunun çok ama çok üstünde bir aşkla doluydu. Rüyalarına bir kadın giriyor, onunla rüyasında evleniyor ve hatta çocukları bile oluyordu. Carl Tanzler, Alman bir radyolog. 1933 senesinde çalıştığı hastaneye tüberküloz hastası bir kadın geliyor, Elena de Hoyos. Ve sonrasında Carl, bir insanın bir başka insana karşı hissedebileceği, sadece zihnen hastalıklı olan birisinin yaşayabileceği en yüksek hissiyatı duymaya başlıyor Elena’ya karşı. “Daha önce rüyalarımda benimle konuşan genç kadın işte buydu, saçları da aynı böyleydi” diyor çevresine karşı.
Ve Elena’nın iki sene kadar süren tedavisi boyunca kadına saplantılı bir aşk beslemeye devam ediyor. Üstelik tedavi süresinde genç kadının başkasıyla evlenmesine, arada bir çocuk bile kaybetmesine rağmen, Tanzler vazgeçmiyor.
Elena, hayatta olduğu süre boyunca Tanzler’e sevgi anlamında bir karşılık vermiyor ve veremden ötürü 2 senelik tedavinin sonunda maalesef ölüyor. Fakat bu ölüm Tanzler ve Elena arasında yaşanacak aşkın sonu değil, başlangıcı oluyor…
Elena’nın cansız bedenini bir formaldehitin içinde saklayıp her gece onu ziyaret etmeye başlaması, hikayenin yüz kızartıcı tarafının başladığı nokta olarak kabul ediliyor.
Mezarlığa nakledilen cesedi Tanzler, bir gece Elena’nın cesedini mezarından kaçırıp evine naklediyor.Ve zaten akıl almaz durumda olan olaylar, çok daha ilginç bir hal alıyor.
Tanzler, Elena’nın cesediyle, Elena’nın kız kardeşi gerçeği öğrenene ve cesedi alana kadar tam yedi yıl boyunca yaşıyor. Ve bu süre içinde ceset yavaş yavaş çürüdüğünden, ceset üzerinde usanmadan düzenlemeler yapmış.
Piyano telleriyle kemiklerini tutturuyor, gözlerini alıp yerine cam gözler yerleştiriyor, cildini ipek ve mum ile işliyor ve hatta çürümesinin kokmasını gizlemek için parfümler kullanıyor.
Elena’nın kardeşi durumdan haberdar olduktan ve ceset kurtarıldıktan sonra, yetkililer Carl Tanzler’i nekrofili suçundan dolayı tutukluyorlar.
Salıverildikten sonra ise cesedin doğal boyutlarında bir kukla yapıyor.
Ve bu kukla, onun saplantısından vazgeçmemesinin en esaslı göstergesi olarak kabul ediliyor. Tanzler, ceza evinden çıktıktan sonra bir de kitap yazıyor ve Elena anılarını da zaten bu kitapta anlattığın için dünya bundan haberdar olabiliyor.
Mehdi olduğu iddiasındaki Sami Daıcı adlı bir şahıs, Kaymakamlığa dilekçe ile başvurarak, köy muhtarlığının ve kooperatif başkanlığının “çok acil ivedi” şekilde kendisine verilmesini talep etti.
Sıradışı hadise, Bolu iline bağlı ormanlık bir bölge olan ve yüksek yaylaları bulunan Mengen ilçesinde gerçekleşti.
Mengen Başyellice Köyü’nde yaşamakta olan Sami Daıcı, Mengen Kaymakamlığı’na yerine getirilme gerekçesi şaşkınlık yaratan bir dilekçe ile başvurdu.
Yazdığı dilekçede kendisinin “Mehdi” olduğunu öne süren Sami Daıcı, Köy muhtarlığının ve Başyellice Köyü Kooperatif Başkanlığı’nın en kısa sürede kendisine verilmesini istedi.
İşte kaymakamlığa verilen dilekçe:
Yaşayan En Popüler Mehdi Müddei’si (iddia sahibi)
Bilindiği gibi Türkiye’nin mehdilik iddiası en popüler seviyeye ulaşmış profili, Adnan Hoca ya da Harun Yahya olarak da bilinen Sayın Adnan Oktar’dır.
DİKKAT! Zira şimdi mideniz bulanacak ya da bulanmalı!… :
Türkiye’de Turizm ve Seyahatte Çocukların Cinsel Sömürüsü araştırmasına göre, Türkiye’de seyahat ve turizmde çocuklar cinsel sömürüye maruz kalıyor.
Araştırmadan çıkan sonuçlara göre Türkiye vatandaşları bu fiili ülke dışında da sürdürüyor. Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC), Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği ile ECPAT International ve ECPAT Hollanda işbirliğiyle gerçekleştirilen araştırma, Türkiye’den Doğu Avrupa’ya gidenlerin önemli bir kısmının çocuk istismarına karıştıklarını ortaya koydu.
Uluslararası Çocuk Merkezi İnsan Hakları sorumlusu Adem Arkadaş, “Ukrayna’daki ortaklarımızdan gelen bilgilere göre Ukrayna’ya giden iş adamlarının ve gezmek için giden Türk vatandaşlarının 18 yaş altı çocuklarla cinsel ilişkiye bilerek girdiklerini söyleyebilirim. Bu durumun önlenmesi için Türkiye’ye döndükten sonra bir ceza mekanizmasının olması gerekiyor. İkincisi ise yurtdışına çıkan işadamlarını, havayolları bu tip davranışların suç olduğu, bunun Türkiye’de cezalandırılabileceğine dair bilgilendirmeli” dedi.
Çocuk İstismarında Türk Vatandaşları Başta
Türkiye’den Moldova’ya gidenlerin hafta sonlarına özel kiralık dairelerde ücret mukabili çocukları istismar etmesi, Ukrayna’ya grup halinde veya bireysel seks turlarının yaygınlaşması gibi örneklerin sıralandığı raporda, turizmde çocuk istismarında Türkiye vatandaşlarının başta geldiği vurgulandı.
Türkiye vatandaşlarının Belarus’ta kadın ve çocukların yer aldığı ‘seks turlarının’ düzenleyicileri, Kuzey Rusya’da gençlerin sunduğu ‘seks hizmetleri’nin ise müşterileri olduğu ifade edilen rapora göre, yakın zamanda Kamboçya ve Uganda gibi ülkeler de bunlara eklendi.
Şanlıurfa’da da bir araştırma yaptıklarını belirten Arkadaş, Suriyeli çocukların da düzenli biçimde cinsel istismara uğradığını kaydetti.
1) Saadet öğretmen tacizi anlatırken gözyaşlarına boğuldu
2)Ukrayna/Kiev’e giden otobüste, tecrübeli rehberden yolculara inciler…
Avukat Sedat Vural’ın ihtarnamesinde “muhataplar” TFF Başkanı Yıldırım Demirören ve yönetim kurulu üyeleri, A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Terim ve yardımcıları ile A Milli Takım futbolcuları olarak gösterildi.
Vural, ihtarnamede, Avrupa Şampiyonası finallerine, en iyi üçüncü olarak katılması dolayısıyla milli futbolculara ve teknik kadroya 500 biner Euro verileceğinin TFF Başkanınca açıklandığını, bu açıklamanın basında 15-16 Ekim 2015 tarihlerinde yer aldığını kaydetti.
Yedi Gün İçerisinde Ödeyen Makama Geri Vermeleri…
İhtarnamede, “Kamu zararının ortadan kaldırılması babında, hukuki ve cezai sürecin başlatılmaması için, ödeyen ve alan muhatapların prim adıyla ödedikleri ve aldıkları haksız ve hukuksuz tutarları, yedi gün içerisinde ödeyen makama geri vermelerini ve iade etmelerini ihtaren bildiririm” denildi.
2012’de İstanbul İl Özel İdaresi tarafından restore edileceği duyurulan Kalyoncular Kışlası bir anda yıkılarak yok edildi. Kışla, günümüzde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargahı olarak kullanılıyordu.
“Endüstriyel Mirastı”
İstanbul İl Özel İdaresi’nin, Kasımpaşa’daki Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası’nın yıkılıp yeniden yapılacağını açıklaması tarihçi ve çevrecilerin isyanına neden olmuştu. Kışla yıkıldıktan sonra yerine AVM yapılacağı da dedikodular arasındaydı.
TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, tarihi kışlayla ilgili daha önce Deniz Kuvvetleri ve İBB’ye rapor sunduklarını açıklamıştı ve şunları söylemişti:
“Bu tür yapılar endüstri mirasıdır. Biz de Mimarlar Odası olarak bu yapıların müze ya da kültür-sanat amaçlı değerlendirilmesi, bu kışlanın da aynı amaçla yıkılmadan restore edilmesi gerektiğine ilişkin bir rapor sunmuştuk. Bu binalar, yıkılıp yeniden yapılmaları halinde mimari ve tarihsel özelliklerini yitirecek, kent dokusu da bundan zarar görecek.”